Kanın gıda taşıyan sıvı olduğunu keşfeden kişi olan İbn-i Sina pek çok keşfinin yanında mikropların varlığına değinerek kimi hastalıkların bulaşma nedeninin mikroplar olabileceğini ileri sürdü. Üstelik tüm bunları Mikroskopun henüz icat edilmediği bir dönemde gerçekleştirdi. Hatta ilginç bir bilgi daha; bugünlerde sıkça duyduğumuz Karantina ilk kez 1. Yüzyılda İbn-i Sina tarafından varlığını keşfettiği mikropların insandan insana bulaşmasını engellemek için bir yöntem olarak ortaya konmuş, Venedikli tüccarlar ise ancak 14. yüzyılda bu yöntemi İbn-i Sina’nın yazınlarından öğrenerek İtalya’da uygulamaya başlamış.
1000 yıl öncesinde insanoğlunun savaş verdiği veba bugün pandemi olarak tekrar karşımızda. O dönemde İbn-i Sina gibi ünlü Türk bilim adamlarını kısıtlı imkanlarla keşiflere iten salgın hastalıklar bugün de sağlık sektörünü gerek aşı, gerek erken tanı gerekse de farklı tedavi yöntemleri bulmaya zorluyor. Bugün 1000 yıl öncesinden farklı olarak, değerli bilim insanlarımızın yanı sıra elimizde çok önemli bir güç var; «teknoloji»
Teknoloji sayesinde belki de yaklaşık yüzyıl sürecek buluşlar aylar, haftalar mertebesine iniyor. Bugün görüntülü sağlık hizmetleri ile hastaneye gitmeden temel muayenemizi oluyor, tedavimizi başlatabiliyoruz. Giyilebilir cihazlar ile doktorlarımız kritik değerlerimizi sürekli takip ederek gerekli aksiyonları alıyorlar. Bunlar sağlık teknolojilerinin hayatımızda ne kadar büyük değişim yaratabileceğinin de bir ön gösterimi diyebiliriz. Bütün bu teknolojilerin keşfi, hızla yaygınlaşması ve bu denli hızlı adaptasyonun ardındaki katalizör ise yaşadığımız pandemi…
Pandemi dönemlerinin teknolojiye ilham olması yeni bir konu değil… 1800lü yıllarda yaşanan kolera günlerinden bir örnek vermek isterim; dünya 19. yüzyılda kolera mücadele ederken mikroorganizma fikri henüz oluşmamıştı ve hastalığın yayılımının sanayiinin ve şehirleşmenin de etkisi ile kirli hava, kötü koku yoluyla gerçekleştiğine inanılıyordu. Temiz havada vakit geçirmeye yönelik önlemler ve gıda kısıtlamaları tedbirleri alınsa da yayılım bir türlü durdurulamıyordu. Bu dönemde, anestezi çalışmalarıyla tanınan veri sever hekim John Snow, yaptığı coğrafi veri analizi ile kolera tarihinde kırılma yaratmıştır.
Bir önceki pandemi atağında hastalığın kanalizasyondan yayıldığını düşünen Dr. Snow, bu düşüncesini ne hükümete ne de şebekeden sorumlu su şirketine kabul ettirebilmişti. 1854’te ise Londra’nın Soho Broad Street bölgesinde yayılım hızlanıyor ve kalabalık nüfuslu yerleşimde ölüm oranları yükseliyordu. Yayılımın su şebekesinden kaynaklandığını düşünen Dr. Snow, tespitini kanıtlamak yerleşimdeki vakaları tek tek toplamış, hastaların geçmişlerine ilişkin bilgileri araştırmış ve elde ettiği verileri haritalandırarak yayılımın kaynağını bulmuştu. Sokağın köşesindeki tulumbadan kaynaklı ölümlerin mekânsal verisi ile yetkililere tulumbayı kapatmalarını söylemiş, tulumbanın kırılmasıyla da salgın yayılımı azalmıştı.
Bu örnek bizlere kolera günlerinde basit bir veri analizinin nice hayatlar kurtardığını gösteriyor.
Tüm bu gelişmeler, üretilen çözümler aslında bizi uzun süredir konuştuğumuz,sağlıkta gelecek vizyon olarak adlandırdığımız kişiselleştirilmiş, öngörülebilir, önleyici sağlık hizmetlerine adım adım yaklaştırıyor.. Başta da bahsettiğim gibi pandeminin katalizör etkisi ile gelecek vizyonunu beraber gerçekleştiriyoruz. Bu dönüşümü şu an hep beraber yaşıyoruz.
Bizler de, sağlıkta gelecek vizyonu doğrultusunda, sektör için hayati öneme sahip Güvenlik, Bulut, Network gibi teknoloji çözümlerinin yanı sıra Covid19 sonrasında sağlık sektörünün dijitalleşme ihtiyaçlarına yönelik portföyümüzü ve ekosistemimizi inovatif teknolojilerle genişletiyoruz. Pandemiye Yönelik Dijital Sağlık Çözümlerimizden bazılarından bahsetmek isterim;
Tüm bu çalışmalarımızdan da anlaşılacağı üzere sağlık sektörünün dijitalleşmesi ve dolayısıyla sağlık bilişimi ve teknolojileri çok önemsediğimiz ve yatırım yaptığımız bir alan.Önceliğimiz, Teknolojiyi, insan için, sağlık için kullanarak sektöre özel çözümler geliştirmek.
Bu doğrultuda sektörün ihtiyaçlarına bahsettiğim çözümlerle destek verirken, geleceğin vizyonu olan veriye dayalı ve teknoloji odaklı öngörücü, önleyici, kişiselleşmiş ve katılımcı bir sağlık sektörü için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
1000 yıl öncesinde Türk bilim insanı İbn-i Sina’nın neler başardığından yazımın başında bahsetmiştim. Bugün İbn-i Sina’nın yolunda giden değerli Türk bilim insanları öncülüğünde, teknolojinin gücünü de arkamıza alarak hep birlikte sektörde yaratacağımız ivme sayesinde 100 yıl sonrasını hayal etmekten büyük keyif duyuyorum.
Bizlerin yaşadığı dönüşümün kat ve kat fazlası ile gelecek nesillere tamamen dijital bir sağlık sistemi bırakacağımıza gönülden inanıyorum.