Otomotiv sektörünün büyük bir ivme kazandığı 2017 yılı, birçok rekorun kırıldığı ve beklenenin üzerinde bir büyüme ile kapatılan bir dönem olarak karşımıza çıktı. 2017 yılına ait dünyadaki toplam otomotiv pazarı verileri, bir önceki yıla oranla %2,9 artış gösterdi ve buna paralel olarak Türkiye’deki üretim %12,63 ihracat ise %19,54 oranında artarak, sektör tarihinde görülen en yüksek düzeyine ulaşmış oldu.
Bu dalgalanmaların ilk örneği ise, aralık ayından bu yana özellikle araç satış fiyatlarında ortalama %17’lik bir yükseliş gözlemlenmesi olmuştur. Bu nedenle, Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarında, 2018 yılına ait ilk sekiz aylık dönemde bir önceki yılın aynı dönemine göre %20,79 oranında bir düşüş yaşanmıştır. Araba satış fiyatlarında yaşanan yükselişin aksine, otomotiv ihracatı ise ocak ve ağustos ayları arasında 2017 yılının aynı dönemine göre %12’lik artışla birlikte 20 milyar 808 milyon dolarla Türkiye ihracatında ilk sıradaki yerini korumaktadır.
2018 yılının ocak ve ağustos aylarında otomotiv ihracatındaki artışa paralel olarak, otomotiv teknolojisinde de hızlı bir artış gözlenmektedir. Bunlardan en önemlisi, Türkiye’deki OEM’lerin 2018 yılı itibariyle elektrikli araç yatırımları, İleri Sürücü Destek Sistemleri (ADAS) ile bağlantılı araç teknolojilerinde iş ortaklıkları planıdır. Bunun yanı sıra, hükümet desteği ile otomotiv teknolojisi için sağlanan AR-GE ve yatırım teşvikleri, şirketler için şu an yeni bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Dijital dünyaya hızla ayak uyduran otomotiv şirketlerinin de dijital değişim ve dönüşümlerle, operasyonel ve işçilik maliyetlerini azaltarak verimlilikte artış sağlamayı hedefledikleri; böylece rekabet avantajı oluşturmayı amaçladıkları söylenebilir. Endüstri 4.0 ile tetiklenen değişim rüzgârı sadece OEM’leri değil, yan sanayi firmaları ve son kullanıcı ile daha yakın olan distribütörleri de etkisi altına almaktadır. Son zamanlarda ortaya koyulan araştırmalar, dijital dönüşümün en çok üretim yapan şirketler tarafından benimsendiği ve uygulandığını göstermekle birlikte, tüm değer zincirini kapsaması gerektiğine dikkat çekmektedir. Dijital dünyaya uyum sağlayarak sensör ve iletişim sistemiyle donatılan fabrikalar; makine, altyapı ve çalışanları birbirine bağlayarak adeta dijital fabrikalara dönüşmektedir. Güvenlik sistemleri ile uçtan uca kontrol altında olan bu sistemler; nesnelerin interneti (IoT) platformu ile verilerin toplanarak gerçek zamanlı izlenmesine ve simülasyon yapılmasına olanak tanımaktadır. Verilerin analitik platformlardaki iş zekası ve makine öğrenmesi ile katma değerli hale getirilmesi; kaliteli, hızlı ve az maliyetli ürünler üretilmesine de olanak sağlayacaktır.
Bu nedenle, sektör odaklı olarak yapılan analitik çalışmalar, müşteri ihtiyaçlarına uygun inovatif hizmetlerde artışı da beraberinde getirecektir. Pazar araştırmalarından çıkan bir diğer sonuç ise, müşteri memnuniyeti ve sadakati sağlayabilmenin yollarından birinin de müşteri deneyimi olduğu bilgisidir. Bu nedenle, mevcut servis ve bayiler sadece bir mağaza olmaktan çıkarak, artık dijital showroom’lara dönüşmektedir. Pazar araştırmalarının sonuçlarından yola çıkarak, şirketlerin müşteriyle sürekli olarak çift yönlü iletişimde kalabilmesini ve müşterinin ihtiyaçlarına anında cevap verebilmesini sağlayacak uygulamaların müşteri memnuniyetini artıracağı söylenebilir.
Araştırmalar, iç piyasada yaşanan ekonomik konjonktürün dalgalı seyretmesi nedeniyle, otomotiv şirketlerinin dijital dönüşüm uygulamalarını 2019 yılına ertelediklerini göstermektedir. 2019 yılında özellikle yan sanayi firmalarının IoT ve analitik teknolojilere yatırım yapacağı bir yıl olacağı şimdiden öngörülmektedir. Sonuç olarak, şirketlerin dijital değişim ve dönüşümlerini tamamlayabilmeleri için ihtiyaçlarını uçtan uca adresleyebilen bir teknolojik iş ortağı seçmeleri gerektiği söylenebilir.